20 Temmuz 2013 Cumartesi

The Wall nedir, neyi anlatır?

The Wall Nedir? Ne Anlatır?


The Wall Nedir? Ne Anlatır?

Roger Waters’ın 2013 Ağustos ayınıda ülkemizde de sergileyeceği büyük The Wall albümü ve şovu öncesi bilgi sahibi olmak için bazı temel bilgileri toplamaya çalıştım. Albüm hakkında daha önce hiç düşünmemiş veya pek bilgisi olmayan genç dinleyicileri hedeflemektedir.
 

The Wall Nedir?

Pink Floyd’un 1979 sonunda çıkardığı The Wall albümü konusu ve içerdiği fikirler açısından dünyanın en büyük rock konsept albümlerindendir. Müziğinin yanı sıra sözleriyle de çok ciddi ve anlamlı bir albüm kapağıpahikayeyi anlatır.
 

The Wall Ne Anlatır?

The Wall albümünün en genel olarak konusu bireyin yaşam koşullarının neticesinde kendisine, çevresine ve dünyaya yabancılaşmasını anlatır ve bunun en büyük nedenine vurgu yapar: İletişimsizlik. Mesela Hey You ile. Hayatta yaşanılan tüm sorunları bir tuğla metaforu ile tümünün neticede insanı çevresinden koparıp yalnızlığa iten bir duvarların örülmesi benzetmesi yapılır.
Bunun yanında albümden çıkarılabilecek pek çok sonuçtan biri de hayatta kendinize yaptıklarınızın neticede başkalarını da etkileyeceğine vurgu yapar.
Tabi ki şarkılarda ve albümün bütününde insan hayatının evrelerinde karşılaştığı eğitim sistemleri, kadın erkek diyaloğu, radikalizim, yalnızlık, savaş ve çevresel etkenler gibi insan hayatı ve psikolojisiyle doğrudan veya dolaylı ilgisi bulunan pek çok konu hakkında da ciddi eleştiriler ve vurgular yer alır. Sadecel bir albüm olmasının ötesinde müzikal bir manifestodur.
Yazıldığı yıllarda Roger Waters kendi kişisel yaşantısından hareketle bir kısmını Syd Barrett, bir kısmını ise rock’n'roll dünyasındakilerin yaşamlarından esinlenerek oluşturduysa da 2010 yılında başlayan The Wall showlarına kişisel insan korkuları konusunu ülkeler ve devletler arası korkular ve iletişimsizlikler konusuna dönüştürmüş, savaş karşıtı bir söylem haline getirmiştir.
Albümde Pink olarak adlandırılan kahramanın öznesinde, filmde Bob Geldof’un canlandırdığı karakteri konserlerde Roger Waters kendisi oynar.

The Wall Live

Pink Floyd’un basçısı, vokalistlerinden biri ve söz yazarı olan Roger Waters tarafından tüm dünyada gerçekleştirilen konser turnesidir.  İlk olarak Pink Floyd tarafından bütünüyle 1980-81 yılları arasında 17 defa sahnelendi. Daha sonra 21 Temmuz 1990 tarihinde Berlin Duvarı’nın yıkılışı sebebiyle bir kez daha ve çok daha büyük ölçülerde Berlin’de Roger Waters ve pek çok sanatçının katılımıyla yeniden sergilendi.  Bu güne kadar yapılmış en etkileyici ve karmaşık rock konseri olarak değerlendirilmektedir. 2010 yılında Waters tarafından yeniden sahnelenmesi 60 milyon dolar’a (yaklaşık 110 milyon TL) mal olmuştur. Amerika’daki ilk ayağının 56 konserdeki toplam gelirleri 89.5 milyon dolardan (160 milyon TL) fazladır. 2010 yılının Amerikadaki ikinci büyük, dünyadaki 6. büyük kazancı olmuştur.
Turne 15 Eylül 2010 da Toronto’da başlamış daha sonra Kuzey Amerika’ya uzanıp 21 Aralık 2010′da Mexico City’de bitmişti. Daha sonra Avrupa’ya taşınan turne 21 Mart 2011 12 Temmuz 2011 tarihleri arasında sahnelendi. 2012 başlarında Avustralya’ya, ilkbaharda da Güney Amerika’da sergilendi. 2012 yazında tekrar Amerika’ya döndüğünde ise başladığından çok daha büyük ölçülere yükseltilmişti. Şov 2013 yılında son kez Avrupada sergilenecek.

“Another Brick In The Wall Part 2″ de Gerçekten Okullara, Hocalara Karşı Yazılmış Bir Şarkı mıdır?

Hayır! Şarkı belli eğitim sistemlerinde ve özelde yönetici ve öğretmenlerin, öğrencilerin yeteneklerini, kapasitelerini, yaratıcıklarını ve kişiliklerini hiç dikkate almayarak onları isimsiz, sessiz sıradan insanlar yapmalarına karşı yazılmış bir şarkıdır.
The Wall filminin bu sahnesinde olduğu gibi şiir yazan öğrenciyi sınıfta aşağılayan öğretmen benzetmesi buna örnektir.

Albümdeki Resim ve İmajlar Ne Anlam Taşıyor?

Albümde ve filmde yer alan pek çok imaj bulunuyor ve pek çok kişi de tüm hikayeyi öğrenmenin yanında bunların anlamlarını merak ederler.
çekiçlerTuğlalar: Bireyin yaşamda karşılaştığı tüm sorunlar, engeller, kurallar, acılar bir tuğlaya benzetilir sonuçta hepsinin birleşimiyle bir duvar örülecektir.
Çekiçler: İnsan topluluklarını şekillendiren otoriter, despot, yapıcı ancak öte yandan ironik olarak yıkıcı güçlerin temsilidir. Bu açıdan gücü temsil eder. Yönetimlerin de, duvarı yıkma için başkaldıranların da kullandığı bir araçtır güç yani çekiç.
Beyaz/Kırmızı Çekiç Arması: Her ne kadar bunu Zonguldakspor kendi armalarından çalınma olarak nitelendirse de bu aslında beyaz masumiyet simgesiyle kırmızı kan karışımından oluşan pembe (Pink) rengi özelinde diktatoryal eğilimleri simgeler.
Göz ve Ağzı Olmayan Yüzler: Ülkelerin eğitim sistemlerinde kişilik ve karakterleri özelliklerini yitirerek tek bir tornadan çıkmış gibi ses çıkarmayan ve görmeyen sessiz çoğunlukları ifade eden topluluklar, gençler, öğrenciler simgeleniyor.
Solucanlar: Sistemin, insanın veya beynin çöküşü kendini yiyişi. Hikayede (ve tabi çoğu zaman gerçekte) insanın yanlızlaşması onu fiziksel, zihinsel, ruhsal ve duygusal açıdan beyin ölümüne sürükleme benzetmesine yol açıyor. Hey You ve Waiting For The Worms parçalarında görüntüye gelir.
 Çiçeklerin Savaşı: Kahramanın ve insanların hayatlarında yaşadığı cinsler arası mücadeleler, ilişkiler simgelenerek savaşan iki biri erkek biri dişi iki çiçekle simglenir.
 
 
 Akrep :Akrep’e benzetilen hikaye kahramanının onu aldatan anlayışsız karısıdır. Konserde bunu One of My Turns de yeşil bir kukla olarak duvarın üstünden sarkıtılır.
 
 
 Anne: Albümde anne yalnızlaşmanın etkenlerinden biri olarak duvardaki bir başka tuğla olarak tasvir edilir. Çocuğunu dış dünyadan korumaya çalışan anne figüründe Mother parçasında şişme balon olarak görünür.
 
Öğretmen: Açıkça kalıplaşmış tek tip insan yaratmayı hedefleyen öğretmen yapısına eleştiri olarak simgelenen büyük balon kuklayı Another Brick In The Wall’da izleriz. Sınıfta öğrencileri küçük düşüren, onlara kendi yeteneklerini geliştirme fırsatı vermeyip tek bir tornadan çıkmış görüntüsü kazandırmaya çalışan öğretmenler kastedilir.
 
Yargıç: Albümün en son bölümü Trial’de kahramanın iç hesaplaşmasının karar mekanizmasını temsil eden yargıç dev bir kıç görünümünde Gerald Scarfe’ın çizgi filmiyle sahnelenir.
 
 
 
Savcı:Trial başlangıcında Roger Waters’ın tiz sesiyle savcının Pink için geçmişinde yaşadığı ve yalnızlaşmasına neden olaylar hicvedilerek suçlamaları  sıralar.
 
 
Domuz: 1977 yılında çıkan Animals albümünden sonra kapakta fabrika üstünde uçan domuz Pink Floyd’un simglerinden biri haline geldi. Albümün temasındaki kapitalist sömürgecileri simgeler. The Wall konserlerinde seyircilerin üzerinde büyük bir şişme balon olarak uçurulur.
 
The Wall show ve Uğur MumcuGösterinin çeşitli bölümlerinde duvardaki her bir tuğlaya yansıtılacak fotoğraflar, turne başlamadan önce Roger Waters’ın sitesine savaşlar ve çatışmalar sırasında yakınlarını kaybedenler tarafından gönderilen gerçek kişilerdir. Türkiye’den de Uğur Mumcu ve Adnan Menderes ve Hırant Dink yer almaktadır.
 
Solucanlar: Sistem tarafından üretilmiş, kulağı, gözü ve ağzı olmayan, yaratıcı yetenekleri ve şahsiyetleri eğitim sistemi ve despot yönetimler tarafından yok edilmiş insanları sembolize eder. Ülkenin bir nevi çürümesinin de sembolüdürler. Okullarda despot hocalar tarafından aşağılanarak kişiliklerini yitiren öğrenciler sisteme itiraz edemeyen soluncanlar haline dönüştürülürler.
 

Pink Floyd Irkçı/Neo Nazi Grubu mudur?

Kesinlikle hayır. Aksine albümde anlatılmak istenen yanlızlaşma, kendini soyutlamanın insanı giderek içe kapalı dışarıya düşman bir nevi faşist yapıya dönüşeceğini anlatarak büyük bir eleştiri getirmektedir. Duvarların insanları daha çok savaşlara sürükleyeceğini öngürür.

Albüm Pink Floyd’un Neden Roger Waters Bu Kadar Önde?

Genel olarak zaten 1973 yılından itibaren grupta lider olarak ön plana çıkmaya başlamıştı ancak özellikle The Wall albümü büyük oranda Roger Waters’a aittir. Hikayesi, fikri ve bestelerin de büyük çoğunluğu Waters tarafından yapılmıştır. Sadece Young Lust, Comfortably Numb, Run Like Hell’i David Gilmour, The Trial’i ise Bob Ezrin ile birlikte besteledi.

Kimler Çalıyor?

Ekipte yer alan gitarist Snowy White, 1970li yıllar boyunca Pink Floyd ile birlikte turnelerde yer alan eski bir gitarist. 1980-81′deki orjinal konserlerde de sahnedeydi. Diğer gitarist Dave Kilminster ise Pink Floyd’un efsane gitarist’i David Gilmour’a çalış tekniği olarak en yakın gitarist sayılabilir. 2000li yılların ortasından itibaren Roger Waters ekibinde yer almış 2006′daki konserde Türkiye’ye de gelmişti. Davulda yer alan Graham Broad 1987 yılındaki Waters albümü Radio KAOS’dan bu yana sanatçıyla çalışmakta.
 
Kaynak: pinkfloydturk.net

Hiç yorum yok: