Yakın zamanda kendi kendime sormuştum:
Yarın ne kadar
sürer?
Oysa cevabını biliyordum, çünkü çok önceleri izlemiştim.
Angelopoulos birçok nedenden sinema tarihine usta olarak geçmiş bir
yönetmen.
Ben onu ilk kez "Sonsuzluk ve Bir Gün" sayesinde tanıdım ve
hayran oldum.
Gerçeği masallaştırmayı veya soyut rasyonaliteyi, belleğin derinliklerine
doğru yol almayı görsel bir eser olarak keşfettiğimde sinemadan aldığım haz
sıradan anlatılardan ayrılmaya başlamıştı.
Hayatı veya hayatın anlamını tanımlamayı becerebilen var mıdır bilmiyorum.
Her zihin, yaşamının bir döneminde bu meseleye mesai ayırmış ve kendisini
gözden geçirmiştir mutlaka.
Angelopoulos "Sonsuzluk ve Bir Gün"de bu fikrin peşine Alexander aracılığı
ile düşüyor. Yaşamının sonuna geldiğinde hayatını gözden geçiriyor, bu geri
dönüş anılarla sağlanan bir meditasyona dönüşüyor.
Acelesi olmayan ve uzun sekanslara düşkün ustamız bu meditasyonu ortaya
çıkarırken kendi sinema dilinin en nadide şiirlerinden birine imza atıyor.
Theo Angelopoulos kendisi ile yapılan bir konuşmada "Sonsuzluk ve
Bir Gün"e işaret ederek;
“Bir insan yaşamak
için bir tek günü kaldığını bilirse ne yapar?
Sanırım yaşamını gözden geçirir…
bazen birisiyle birlikte iken yaşarken
yaptığımız işe kendimizi öylesine kaptırırız ki, yanımızdakinin farkına bile
varamayız.
Aradan zaman geçer ve bir de bakarız ki, daha
iyi yaşama, daha iyi sevme fırsatını kaçırmışızdır." …
filmin kahramanı Alexander, yaşamı tanımlamak için o kadar çok zaman
harcadı ki, kendisi yaşayamadı.” Der.
Aslında Alexander zamanın içindeyken bunu tanımlamaya çalışmıştır.
Zamanı hissetmenin yolu Angelopoulos’tan naçizane anladığım kadarıyla
detayları görebilmekten geçer.
Acı veya mutlu her anının manası içindeki detaylardan kaynaklanmaktadır.
Alexander bu açmazı hayatının sonunda fark eder.
Zaman, hayat kafasında yarın olarak şekle bürünür.
Bunu anlamaya çalışır ve bir soruya dönüşür: Yarın ne kadar
sürer?
Sorusunun cevabını karısı Anna verir: Sonsuzluk ve Bir Gün kadar sürer.
Sonsuzluk ve Bir Gün farklı bir yolculuk filmi.
Zaman yolculuğu gibi ama giderek zamanı yok eden, soyutlayan ve masala
dönüştüren bir film.
Filmin derinlikli biçimine usta oyunculuklar, büyük bir görüntü
yönetmeninin vizörü ve Karaindrou’nun tanımlaması güç güzellikteki müziği hizmet
ediyor.
Bunca yıl sonra akla geldiğinde bile ürperten, hüzünlendiren ve dalgınlığa
uğratan bir bileşim büytün bunlar.
Bazı filmler film olmaktan çıkar ve şiir gibi akar. Hatırlayınca düşündürür
ve duygulandırır. Sonsuzluk ve Bir Gün bunun en güzel örneklerinden biri.
Şimdi anlıyorum ki Theo Angelopoulos,
bugünlerde kendi kendime sorduğum sorunun cevabını/cevapsızlığını yıllar önce
bana Sonsuzluk ve Bir Gün ile öğretmişti.
Yarın; Sonsuzluk ve Bir Gün kadar sürüyordu ve hayat detayları ile
güzeldi.
Yazan: Yıldıray Kibar
|
26 Haziran 2012 Salı
Sonsuzluk ve Bir Gün
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Theo Angelopoulos bu yıl 25 ocakta bir trafik kazasında hayatını kaybetmişti.. O zaman okuduğum çok güzel bir yazıyı depoma almazsam olmaz..
Yorum Gönder