27 Eylül 2012 Perşembe

Düzen ve Depresyon

Bir haber spotu : Prof. Dr. Savaş, "Depresyon 2020 yılında dünyada en fazla iş gücü kaybına neden hastalık haline gelecek" dedi.

Doğada olan biten ne varsa hâkim iktisada etkisi üzerinden kavrayan şu öğrenilmiş çaresizliği görüyor musunuz? Düzenin insanlık karşısındaki mutlak başarısı dilin işgalinde işte böyle ortaya çıkıyor. İnsana kaynak demekle, bir hastalığı iş gücü kaybıyla ilişkilendiren bir tıp doktoru yetiştirmek arasında kısacık ama oldukça trajik bir yol var. İnsanın kendi halini sistemin bekasına tahvil edişinin izlerini görüyoruz. İçimiz acıyor.

Oysa depresyon dediğimiz zaman insan için yaşamanın manasının yitmesinden söz ediyoruz. Kederlerin kronikleşmesini, mutsuzluğun, yerini yurdunu kaybetmişlik duygusunun içinden çıkılmaz bir hal almasını anlıyoruz.

Sürekli bir melalin kurumsallaşarak insanı ölmek ve yaşamak arasında bir tercih yapmanın fark etmeyeceği bir boyuta getirmesini söylüyoruz.

Vehamet başka nasıl anlatılabilir bilmiyorum? Bu korkunç halden konuşurken bir insanın aklına nasıl işler güçler de yürümeyecek demek geliyor?

Anlamamız gereken asıl patoloji budur. Zira bu bir insanın aklı değil, ancak bir mekanizmanın aklıdır. Dişlerinin derdine düşmüş bir çarkın söylemidir. Düşüncemizi teslim almış, dilimizi işgal etmiştir. Asıl sorun budur.

Hiç kuşkum yok ki 2020 de artacak depresyonun sebebi de bizatihi bu doktorun da teslim olduğu hakim iktisadın insanlığa dayattığı yaşam biçimidir.

Tabi niye depresyon var sorusu asla konumuz olamıyor. Haber ve araştırmaların dilinde depresyonu hep mukadder kabul ediyoruz.

Düzenin doktorları tıpkı yobaz din adamları gibiler ve bu durumu günaha girmek endişesiyle asla sorgulamıyorlar. Depresyonu gökten geliyor kabul ediyorlar. Aslında ilaç endüstrisinin getirisini ve ekonomik hayatın dayattığı hırs ve mutsuzluğun değiştirilmesinin maliyetini düşününce haksız da sayılmazlar

İnsan yine de üzülüyor. Çünkü Dünya pekala bu haberin şöyle verildiği bir yer de olabilirdi.

"2020 yılında depresyon sebebiyle pek çok insanın daha eskisi gibi aşık olamayacağı, yaşamanın ne muhteşem bir şey olduğunun farkına varamayacağı, müzik dinlemekten, roman okumaktan, sabah uyanmaktan bildiği tadı alamayacağı, insanın pırıltısının en önemli manivelası olan düş kurabilmekten ve umutlu olmaktan kopacağı bildirildi. 2020 yılında pek çok insanın daha annesini ve babasını üzeceğinden endişe eden doktorlar bunun önüne geçmek için çaba harcıyorlar."

Başar Başaran

Hiç yorum yok: