1. Mutlaka severek yazın.
Yazarlar yazma sürecinin ne kadar zor ve acı verici olduğunu söylemeyi
çok severler. Yalan söylüyorlar. İnsanlar, hayatlarını gerçekten
hoşlandıkları bir şey yaparak kazandıklarını kabul etmek istemezler.
Yazmak başka bir hayat yaşamanın yoludur. Bir sürü farklı hayat
yaşamanın. Asla olmadığınız ama içlerinde tamamen sizi barındıran
sayısız insanların hayatını. Oturup bir sayfayla yüzleşmeye çalıştığınız
–başaramasanız bile– her seferde hayatınızın ufkunu genişletebilme
fırsatına sahip olduğunuz şükran duyun. Bu eğlencelidir. Harikadır.
Fiyakalıdır. Ve kimsenin sizi aksine inandırmasına izin vermeyin.
2. Karakterlerinizi sevin.
Bir karakterin gerçek olabilmesi için dünyada en az bir insanın, o
karakterden hoşlansa da hoşlanmasa da onu sevebilmesi, anlayabilmesi
gerekir. Yarattığınız karakterlerin anası babası sizsiniz. Eğer onları
siz sevemezseniz kimse sevemez.
3. Yazarken kimseye hiçbir şey borçlu değilsinizdir.
Gerçek hayatta, uslu durmazsanız hapse ya da akıl hatanesine
düşebilirsiniz; ama yazıda her şey serbesttir. Eğer öykünüzde çekici
bulduğunuz bir karakter varsa, onu öpün. Öykünüzde nefret ettiğiniz bir
halı varsa, salonun orta yerinde ateşe verin onu. İş yazmaya geldiğinde,
klavyenin tek bir tuşuyla gezegenleri yok edebilir, uygarlıkları
yeryüzünden silebilirsiniz ve bir saat sonra alt kattaki teyzeyle
koridorda karşılaştığınızda size yine de selam verir.
4. Her zaman ortadan başlayın.
Başlangıç, kekin, kek kabına değmiş olan yanık kenarı gibidir. Başlamak için ihtiyacınız olabilir ama yenilebilir sayılmaz.
5. Sonunu tahmin etmemeye çalışın.
Merak, büyük bir güçtür. Onu elden bırakmayın. Bir öykü ya da bir bölüm
yazarken durumun ve karakterlerinizin motivasyonlarının hâkimiyetini
elinizde tutun ama kurgudaki sürpriz gelişmelere şaşırmaya da devam
edin.
6. Bir şeyi hiçbir zaman sırf “âdetten” olduğu için kullanmayın.
Paragraflar, çift tırnaklar, sayfayı çevirdiğiniz halde adı değişmemiş
olan karakterler: Bunlar yalnızca size hizmet için var olan kurallardır.
Eğer işinize yaramıyorsa boş verin gitsin. Bir kural sırf okuduğunuz
her kitapta işe yaraması, sizin kitabınızda da işe yarayacağı anlamına
gelmez.
7. Kendiniz gibi yazın.
Eğer Nabokov gibi yazmaya kalkışırsanız dünyada bunu sizden iyi başaran
(ve adı Nabokov olan) en az bir kişi olacaktır. Ama kendi tarzınızda
yazmaya gelince, kendiniz olma konusunda dünya şampiyonu her zaman siz
olacaksınız.
8. Yazarken odada mutlaka yalnız olun.
Kafelerde yazmak kulağa romantik de gelse, etrafınızda insanların
olması, siz farkında bile olmadan boyun eğmenize neden olacaktır. Kimse
yokken kendi kendinize konuşabilir, hatta farkına varmadan burnunuzu
bile karıştırabilirsiniz. Yazı yazmak da burun karıştırmaya benzeyebilir
bazen; etrafınızda birileri varken eylem tabiiliğini kaybeder.
9. Yazdıklarınızı seven insanların sizi teşvik etmesine izin verin.
Ve geri kalan herkesi görmezden gelin. Yazdığınız şey onlara göre
değilmiş. Boş verin. Dünyada başka bir sürü yazar var. Eğer yeterince
ararlarsa, eninde sonunda kendi beklentilerini karşılayacak bir yazar
bulurlar.
10. Herkesin fikrini alın ama kimseye kulak asmayın (ben hariç).
Yazmak dünyadaki en mahrem alanlardan biridir. Kimsenin size kahveyi
şekerli mi sütlü mü sevdiğinizi öğretemeyeceği gibi, nasıl yazacağınızı
da başkasından öğrenemezsiniz. Biri size doğru gelen, rahat gelen bir
tavsiyede bulunursa kullanın. Biri size doğru gelen ama rahat gelmeyen
bir tavsiye verirse üzerinde bir saniye bile durmayın. Başka birine iyi
gelebilir, ama size değil.
Kaynak: koltukname.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder